Lefkoşa
KKTC'nin Taşkent köyünde canlı Kıbrıs gazileri Besim Faruk Can ve Ömer Özyıldırım, üstünden 48 sene güzeşte Kıbrıs Barış Harekatı ve o dönemde, Türkiye'nin de desteğiyle, Rumlara huzur sunulan mücadeleye bağlı AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Kıbrıs gazisi Can, harekatın doğrudan öncesinde Kıbrıs'ta Rum-Yunan ikilisinin 15 Temmuz 1974'te vuruş gerçekleştirdiğini ve o dönemden sonradan sokağa çıkacak yasağı duyuru edildiğini hatırlattı.
Rumların darbenin peşi sıra Türklere saldırmaya başladığını tamlayan Can, Türklerin köyleri ve silahlarının Rumlar çeşidinden alındığını ve BM Barış Gücü kontrolünde Taşkent köyünün doğrulama bulunduğunu söyledi.
Can, "Rumlar, bizi ortak müddet sonradan yaylak ateşine tuttular, elimizde silahlarımız bulunmadığı düşüncesince cevap veremedik ve Rumlar az buçuk henüz rahatladı. Rumlar, köyümüzdeki 15 ila 50 yaşındaki bayları toplayıp ortak Rum okuluna götürdüler ve sonradan köle kampına gitmek gibi otobüslere bindirdiler. Bunlar 14 Ağustos 1974'te yaşandı ve 15'inde bu insanları ağız ağıza katlettiler. Rumlar mücadelesi kaybedeceklerini anlar anlamaz insanlarımızı kırım çukurlarına gömdüler." diyerek konuştu.
O süreçte aşırı tehlikeli eyyam yaşadıklarını dile getiren Can, Rumlar çeşidinden köylerde küsurat Türk hanımlarına müteveccih rahatsızlık ve zulümlerin gerçekleştirildiğini anlattı.
Can, "Benim benzeyen ailemden 8 martir var, babam da martir oldu. Türkiye'nin 1974'ten sonradan gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonradan Ada'ya sulh geldi. Sadece Türklere değil Rumlar düşüncesince de sulh geldi. Türkiye buraya emisyon yapmasaydı, Kıbrıs'ta Türklük bulunmayan olacaktı, Rumların hedefi da buydu. Türkiye'nin müdahalesinin peşi sıra tahminî 50 sene geçti ve bu süreçte kimsenin burnu kanamadı. Bu sebepten dolayı Türk askeri Ada'da kalmalı. Türk askerinin Ada'da kalması, bizim düşüncesince ortak güvence." dedi.
Kıbrıs'ta dü devletli çözümün henüz kalımlı ve barışçıl olacağına inandığını tamlayan Can, "Kıbrıs'ta federal ortak çözümüzü desteklemiyorum. İki halkın iç içe yaşaması, gene ortak kaygı olacaktır. Kıbrıs Türkü ve Rumların ortak arada yaşaması bence imkansızdır. 50 senedir Rumlar güneyde, tığ de kuzeyde yaşıyoruz ve uğur boncuğu başağrısı olmadı." dedi.
"Harekat olduktan sonradan iri ortak rahatlığa kavuştuk"
Kıbrıs gazisi Özyıldırım da Kıbrıs Barış Harekatı'ndan geçmiş aşırı çirkin koşullarda yaşadıklarını, hariç çıkarken bile rahatsız olduklarını söyledi.
Özyıldırım, "Rumlar, 1963-1974 ortada köyümüzden kullanıcılarını alıp götürdüler, katlettiler. Biz hariç çıkmaya korkardık. Harekattan doğrudan geçmiş BM Barış Gücüne silahlarımızı doğrulama ettik ve BM Barış Gücü etraflı silahlarımızı Rum polisine verdi. Bu sebepten dolayı uğur boncuğu devir ne BM Barış Gücüne ne ABD'ye ne de NATO'ya güvenmem, ego ortak yegâne Türk Silahlı Kuvvetleri'ne güvenirim. Türk askeri Ada'da kalmalıdır, giderse elhak 'Biz bittik' demektir. Harekat olduktan sonradan iri ortak rahatlığa kavuştuk." dedi.
Rumların harekattan geçmiş köydeki Türk erkeklerini köle kampına dayanmak gibi toplandığını hatırlatan Özyıldırım, kendisinin Rumlara güvenmeyerek dağa kaçtığını ve köle olmaktansa ölümü hücre aldığını belirtti.
Özyıldırım, Rumların kendilerine doğrulama bulunan ve köle kampına revan Taşkentlileri ortak müddet sonradan katlettiğini anlattı.
Harekatın peşi sıra güneydeki köyünden kuzeye muhaceret ettiklerini kaydeden Özyıldırım, KKTC'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın kendilerine asistan olduğunu, aşırı hayırsever birisi bulunduğunu vurguladı.
Özyıldırım, "Kıbrıs'ta dü devletli çözümü destekliyoruz ancak federasyon asla. Hiçbir millete güvenmiyoruz, uğur boncuğu devir Türkiye bizi burada bekâr bırakmasın. Benim dört torunum var, hepsine ne çektiğimi usanmadan anlatıyorum. Halk ve füru da bunu bilmeli." dedi.