Muğla'da meydana gelen ve 3 çağ devam eden kongreden sonraları kıymetlendirme özne Çocuk Alerji ve Astım Akademisi Derneği Başkanı ve Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, Türkiye'de mütebeddil yaşam koşullarının çocuklarda alerji ve astım hastalıklarını arttırdığını söyledi. Yaşam koşullarından tüketilen gıdalara ve içilen sudan tahsil edilen nefese denli değme mevzunun değerlendirildiği kongrede enteresan neticeler paylaşıldı.
Alerjik hastalıkların, biri kalıtım bilimi ötekisi çevresel etkisinde bırakır kazanmak kıl payı 2 ayağının bulunduğunu tamlayan Prof. Dr. Çokuğraş, çevresel etkilerin başlangıcında gelen, çağcıllaşma adına da bilinen muasır ve konforlu yaşamın alerjik adına mahsus sıkıntıları yanında getirdiğini kaydetti. Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, “Modern yaşam içre yaşamaya başlamış olan dünyamızda, ne yediğimiz yiyecekler emektar yiyecekler ne içtiğimiz su ne de soluduğumuz iklim eskisi gibi. Belki elan konforlu lakin neticeleri ele aldığımızda görünmüş bulunduğu denli mıhlı değil. Bu muasır ve ya muasır yaşam biçimi, ortak tomar beklenen bizde alerjik rahatsızlıkların ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor. Gerçekten hakeza ortak obje var. Şehirlerde yaşayanlarda alerjik emraz elan ortak tomar görülüyor” dedi.
“Köy evlatları elan şanslı”
Verilerin değerlendirildiğinde köylerde canlı evlatların kentlerde canlı yaşıtlarına mucibince elan ak yazılı bulunduğunun ortaya çıktığını kaydeden Prof. Dr. Haluk Çokuğraş, “Örneğin bebek daim ahıra giriyorsa, kümesten tavuğun altından yumurtasını alıyorsa, bire ortak evde 4-5 bebek ortak arada yaşıyorsa, enfeksiyon geçirmeye elan amelî ortak ortamda yaşıyorsa, bu çocuklarda alerjik emraz elan az oluyor. Modern ve ya muasır hayat şartları şahıslarda alerjik maraz sıklığını hakkıyla arttırıyor” diyerek konuştu.
“Temizlik hastası anneler çocuklarını da hastalanmış ediyor”
Kongreye eklenen hekimlerden Çocuk Alerji Astım Uzmanı Prof. Dr. Nermin Güler de hemcinslerine seslenerek, himayeci annelerin baş döndürücü hıfzıssıhha takıntısıyla çocuklarını kesinlikle hastalanmış ettiğini anlattı. Prof. Dr. Güler, bebeklerin dünyaya dirimsel gelmez, doğayla, çevreyle iç içe olmasının ince yarayışlı bulunduğunu belirterek, “Çocukların doğaya ilgilendiren muhtelif alerjenlerle değini etmesi, muhtelif mikroplarla değini etmesi onun gelişiminde araştırma görevlisi olur. Bir bebek ne denli ayrı ayrı mikroplarla karşılaşırsa, o denli zenginleşiyor, o denli bağırsaklarında elan değişkin mikroplar, koruyan mikroplar gelişiyor. Ama elbette ki burada, maraz mikroplarına değini etmemek şartı ile. Doğa mikroplarından bahsediyoruz. Hastalık mikropları ayrı. Mesela, ortak hapaz yer alalım milyarlarca bakteri mevcut lakin bunların hiçbiri maraz mikrobu değil. Bunlar saf mikroplar. Onlarla bizim değini etmemiz bizi geliştirir. Bu eksildikçe, evde baş döndürücü hıfzıssıhha oluşturuldukça, ortak tomar ortak araba deterjan, ortak tomar ortak araba doğruluk malzemesi, ortak tomar ortak araba mikropsuz ortak düz tevlit gayreti bulunduğu devir da beden karşılaşması müstelzim saf uyaranları almamış mümkün ve deride, teneffüs yollarında, bağırsaklarında kolonize olması müstelzim ortak tomar sayıda bakteri çeşitliliğine ulaşamaz. Aşırı hıfzıssıhha tek devir dobra değildir. Hijyen elbette ki icap eder lakin maraz mikropları ayrıdır. Doğal adına kazanmamız müstelzim mikrobiyom ayrıdır. Bunu da fark edebilmemiz lazım” dedi.
Prof. Dr. Güler ayrıca, alerjisi sıfır evlatların yerli hayvanlarla büyümesinde ise hem hissî tıpkı zamanda muafiyet sistemini geliştirdiği düşüncesince ortak mahzur görmediklerini kaydetti.
Bekir Tosun - Uğur Eser
