İzmir
Ortopedi ve sarsıntı bilimi sektörünün aksakal isimlerinden Prof. Dr. Veli Lök, birlikte hayat biçimi kendisine görmüş olduğu mesleğini 66 senedir sürdürüyor.
İzmir'in Bayındır ilçesine ilişkin Yakapınar köyünde 5 çocuklu birlikte ailenin en küçüğü kendisine 1932 senesinde dünyaya mevrut Lök'ün pedagoji bilimi yaşamı yoksullukla ortamında geçti.
Babası Ali Lök'ün üzüm bağını satarak "ameliyat fail birlikte doktor olması" hayaliyle okuttuğu oğlu Veli Lök, İzmir Mustafa Kemal Atatürk Lisesi'nin arkası esna 1956 senesinde İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden izinli kendisine alkan önlüğü giydi.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde ihtisasını yapmasının arkası esna birlikte sene Almanya'da pedagoji bilimi gören Lök, mesleğine bu ülkede bitmeme etmesi yönündeki teklifleri art çevirerek Türkiye'ye döndü. 1969 senesinde doçent, 1975 senesinde ise müderris unvanını düzlük Lök, ortopedi ve sarsıntı bilimi dalında yüzlerce öğrenciyi yetiştirdi.
12 Eylül 1980 darbesinin arkası esna 1402 stratejik kanunla üniversiteden uzaklaştırılan ve bu süreçte mesleğini muayenehanesinde sürdüren Prof. Dr. Lök, 1991'de art döndüğü Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü'nde derinlemesine seneler talim üyeliği yaptı.
Doktorluğunun beraberinde yay virtüözü bulunan Lök, işkenceye erinç savaş ve insanoğlu hakları mevzusundaki çalışmalarıyla arsıulusal çapta tanındı.
Türkiye İnsan Hakları Vakfının 1991 yılından buyana İzmir temsilciliğini tay tay arabası Prof. Dr. Lök, işkencenin evren genelinde engellemesi düşüncesince hazırlanmakta bulunan ve Birleşmiş Milletler kabilinden onama gören İstanbul Protokolü adlı el kılavuzunun hazırlanmasına önderlik etti.
Prof. Dr. Veli Lök, 1999 senesinde mütekait olmasının arkası esna alkan gömleğini çıkarmayarak mesleğinin 66. senesinde muayenehanesinde marazlı bakmaya bitmeme ediyor.
"Doktorluk, yaşamımın birlikte parçası"
Prof. Dr. Veli Lök, AA muhabirine, tabiplik mesleğini aşırı sevdiğini, mütekait olduktan sonradan hem mesleğinden bununla beraber hastalarından kopamadığını söyledi.
Doktor olmasını babasına verecekli bulunduğunu özetleyen Lök, "Babamı İzmir'de askeriye meydana getirdiği senelerde komutanı çağırmış. 'Ali sen okusaydın iri eş olurdun. Oğlun olursa okut' demiş. Babam komutanının bu laflarından etkilenmiş. Babam kıraat yemeni bilmiyordu lakin beni okutmak düşüncesince aşırı savaş verdi." dedi.
Hayatını bireylere müfit olma ilkesine adadığını, gelişigüzel birlikte hastasını en elleme biçimde otama buyurmak düşüncesince efor gösterdiğini, halen de emek harcamadan duramadığını özetleyen Lök, mesleğine bulunan bağlılığını şu laflarla anlattı:
"Meslek hayatım süresince tanısı konamayan, çaresi bulunamayan olaylarla ilgilendim. Temel uyanıklık alanım, diz cerrahisi, spor yaralanmaları, takma ve kural hastalıkları. Birçok ehemmiyetli ameliyata girdim ve tedaviler uyguladım. Yaşım 90 bulunmasına karşın hastalarım gelmeye bitmeme ediyor. Yeni tip koronavirüs salgını dolayısıyla haftanın 2 haset marazlı onama edebiliyorum. Doktorluk yaşamımın birlikte parçası. Kendimi aşırı şen ve bahtiyar hissediyorum. Hiç yorulmuyorum. Her sabahleyin alkan önlüğü giydiğimde ağız tadı hissediyorum. İnsanlara iane etmek, ıstıraplarını bertaraf buyurmak dobra birlikte olay. Onun mutluluğu duyuyorum. Yapabildiğim kadar, bireylere müfit olabileceğim derece mesleğimi yapacağım. Bu kuvveti kendimde hissediyorum."
"Fedakarca çalışın"
İlerleyen yaşına karşın tıptaki şimdiki gelişimleri yakından strateji ettiğini, ilmî toplantılara katılmaya ihtimam gösterdiğini tamlayan Lök, 14 Mart Tıp Bayramı'nda heyecanının katlandığını, aklına alkan önlüğü giydirilmiş olduğu önceki günün geldiğini tabir etti.
Doktorluğun aşırı mukaddes birlikte cümle bulunduğunun altını çizen Lök, "Genç meslektaşlarıma mesleklerini sevmelerini, fedakarca çalışmalarını öneriyorum." sanarak konuştu.
